GÜVENLİK SORUŞTURMALARINA DAİR ANAYASA MAHKEMESİ'NİN 19.02.2020 TARİHLİ İPTAL KARARI VE DEĞERLENDİRMELER

GÜVENLİK SORUŞTURMALARINA DAİR ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 19.02.2020 TARİHLİ İPTAL KARARI VE DEĞERLENDİRMELER

1.GİRİŞ

Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması; kamu kurum ve kuruluşlarında, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, jandarma, emniyet, sahil güvenlik ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılmaktadır. Güvenlik Soruşturmaları ile Arşiv Araştırmalarının hangi kurum ve kuruluşlar tarafından yapılacağı, yapılırken hangi usullerin takip edileceği, ilgililerin sorumluluğu gibi hususlar da Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliğinde düzenleme altına alınmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi 138 vekil tarafından; 18.10.2018 tarihli ve 7148 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun‘un 29. maddesiyle 26.10.1994 tarihli ve 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 4045 sayılı Kanun’un birinci maddesine eklenen ikinci fıkranın Anayasa’nın 2, 7, 12, 13, 17, 20, 38, 40, 70 ve 129 maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talep edilmiştir. Mezkur talebi Anayasa Mahkemesi’nin 2018/163 sayılı esasına alınarak karar bağlanmıştır.

2.İPTALİ İSTENEN MADDE

4045 sayılı Kanun’un iptali istenen birinci maddesinin ikinci fıkrasına göre: Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge almaya, 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171’inci maddesinin beşinci ve 231’inci maddesinin on üçüncü fıkraları kapsamında tutulan kayıtlara ulaşmaya, Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarını almaya yetkilidir.

Zikredilen madde incelendiğinde; güvenlik soruşturma ve arşiv araştırması yapacak birimlere ancak mahkeme ve savcılıklar tarafından ulaşılması mümkün olan bilgilere dahi erişim izni verildiği, ancak toplanan bilgilerin nasıl, nerede ve hangi sürelerle saklanacağı, yine bu bilgilerin ne zaman silineceği, ilgililerin bu bilgilere nasıl itiraz edeceği gibi hususlarda hiçbir detaya da yer verilmediği görülmektedir. Mezkur düzenlemenin özel hayatın gizliliği kapsamında Anayasanın 20’nci maddesinde güvence altına alınan kişisel verilerin korunması hakkına sınırlama getirdiği ve bu sınırlamanın ise Anayasanın 13’üncü maddesi çerçevesinde yapılması gerektiği ise aşikardır.

3.ANAYASA MAHKEMESİ’NİN İPTAL KARARI

Anayasa Mahkemesi‘nin 19.02.2020 tarihli 2018/163 Esas 2020/13 Karar sayılı kararında öncelikle Anayasa’nın 20’nci maddesinde düzenlenen Özel Hayatın Gizliliği kapsamında düzenlenen kişisel verilerin korunmasıyla ilgili fıkraya değinilmiş sonrasında da iptali istenen maddeyle ilgili değerlendirmeler yapılmıştır:

Anayasa Mahkemesi‘nin yerleşik içtihatlarına göre; kişinin sadece ad, soyadı, doğum tarihi gibi kimliğini ortaya koyan bilgileri değil, kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler kişisel veri niteliğindedir. (k.m.11) Anayasanın 20’nci maddesi son fıkrasına göre ise: Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.

Madde metninde kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızası alınarak işlenebileceği ifade edilmiştir. Yine temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13’üncü maddeye göre, temel hak ve özgürlükler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde yazan sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. 13 ve 20’nci maddelerde yer alan “kanunla” sınırlama şartının varlığı için; kanuni bir düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir olması gerekmektedir. Bu gereklilik esasında Anayasa’nın 2’nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine dayanmaktadır. Bir hukuk devletinde kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekmektedir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması için de zorunludur. Zira bu ilke de hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Dolayısıyla Anayasanın 13 ve 20 maddelerinde yer alan kanunilik de Anayasanın 2’nci maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti ilkesi çerçevesinde yorumlanmalıdır.(k.m.13,14)

İptali istenen kuralda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla yükümlü olanların bu kapsamda kişisel veri niteliğindeki bilgilere ulaşması öngörülmüşken Kanun’da bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin araştırma ve soruşturma yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz hakkının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanılmasını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle de güvenlik araştırma ve soruşturmasının yapılmasına ve ele geçecek bilgilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceler belirlenmeksizin, kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu soruşturma ve araştırma kapsamında kişisel veri niteliğinde olan bilgileri almakla yetkili oldukları belirtilmiştir. (k.m.16)

Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13 ve 20. maddeleri ile bağdaşmamaktadır. (k.m.17)

Yukarıda detaylı olarak verilen gerekçelerle Anayasa Mahkemesi; 18.10.2018 tarihli ve 7148 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 29. maddesiyle 26.10.1994 tarihli ve 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 4045 sayılı Kanun’un birinci maddesine eklenen ikinci fıkranın Anayasa’nın 13 ve 20’nci maddelerine aykırı olduğuna hükmederek mezkur hükmü iptal etmiştir.

4.SONUÇ

Anayasanın 20’nci maddesi ile güvence altına alınan “Kişisel Verilerin Korunması” hakkına ciddi sınırlamalar getiren,bu itibarla da Anayasa’nın 13’üncü maddesi ile 20’nci maddelerinde yer alan güvenceleri taşımak zorunda olması gerekirken taşımayan 4045 sayılı Kanunun 1/1 maddesinde yer alan “ Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge almaya, 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171’inci maddesinin beşinci ve 231’inci maddesinin onüçüncü fıkraları kapsamında tutulan kayıtlara ulaşmaya, Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarını almaya yetkilidir.” şeklindeki hüküm Anayasa Mahkemesi’nin 19.02.2020 tarihli kararıyla iptal edilmiştir.

Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmalarının en kilit özelliklerinden biri olan gizlilik, kamu tarafından hesap sorulabilmesinin önünü kapatmakta, bu durum da hesap verebilirliği etkisiz hale getirmektedir. Yaptığı işlemlerden dolayı hesap vermeyen, hukuka ve kamuya karşı sorumluluğunun sınırları belirli olmayan yetkililer ise keyfiyete dolayısıyla da hakkaniyete uygun olmayan durum ve sonuçlara sebebiyet vermektedir. Devletin güvenliğinin önemi tartışılmazdır ancak devlet güvenliği adı altında gizliliğin verdiği keyfiyet ile gerçekleştirilen ve denetimden uzak işlemlerin oluşturduğu haksızlığa da hiçbir demokratik hukuk devletinde müsaade edilemez.

Anayasa Mahkemesi‘nin iptal kararı, bu keyfiliklerin önüne geçilmesi ve hakkaniyet ve liyakate aykırı durumların önüne geçilmesi yönünden, hukuk devleti ilkesinin yerine getirilmesi ve hukuki belirlilik ilkesinin tesis edilmesi adına oldukça önemli bir karardır. Temel hak ve özgürlüklere ciddi sınırlamalar getiren hususların “Yönetmelik” düzeyinde değil, şekli ve maddi anlamda “Kanun” düzeyinde korunması gerektiği bir kez daha ifade edilmiş ve vurgulanmıştır. Bir hukuk devletinde idarenin eylemlerinin denetlenmemesinin, maddeyle verilen yetkilerin kötüye kullanılmasını engellemek amacıyla gerekli tedbirlerin alınmamasının kabul edilemez olduğu açıkça ortaya konulmuştur.