HAKLI AZİL HALİNDE AVUKATA AVUKATLIK ÜCRETİ ÖDENİR Mİ?

VEKALET SÖZLEŞMESİ NEDİR?

Vekalet Sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu’nun Özel Borç İlişkilerinin düzenlendiği ikinci kısımda “Vekalet İlişkileri” başlığı altında düzenlenmiştir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 502. maddesi uyarınca vekalet sözleşmesi, (haklı azil) vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği (avukatın azli şekil şartı) sözleşmedir. Vekâlet sözleşmesi hukuki niteliği itibariyle, sürekli borç ilişkisi doğuran rızai bir sözleşmedir.

VEKALET SÖZLEŞMESİ TEK TARAFLI OLARAK SONA ERDİRİLEBİLİR Mİ?

TBK m. 512 hükmü “Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Hükümden de anlaşılacağı üzere vekalet sözleşmesi bir nedene dayandırılması gerekmeden tek taraflı varması gerekli bir beyanla her zaman sona erdirilebilir.
Vekaleti her zaman geri alabilme hakkı vekalet verene, sözleşmeyi feshetme hakkı ise vekile ait bir haktır. Bu hak hukuki niteliği itibariyle de bozucu yenilik doğuran bir haktır. Vekilin tek yanlı olarak vekalet sözleşmesini sona erdirmesine “istifa”, vekalet verenin tek taraflı olarak sona erdirmesine de “azil” denir.

AZİL BEYANI BELİRLİ BİR ŞEKLE TABİİ DEĞİLDİR.


Azil
, vekil edenin vekalet sözleşmesini tek taraflı olarak sona erdirmesidir. Vekil edenin avukatını azlettiğine ilişkin beyanının avukatına ulaşması ile avukatın görevi ve vekalet sözleşmesi sona erecektir. Azil beyanı, avukatın kabulü şartına bağlı değildir. Belirli bir şekle de tabii değildir. Avukatın herhangi bir şekilde örneğin kısa mesaj, e-posta, ihtarname vb. şekilde azli mümkündür. Önemli olan şey, tek taraflı bu beyanın karşı tarafa ulaşmasıdır.

AZİL İRADESİNİN BİLDİRİMİ, GEREK AZİL SEBEPLERİ VE GEREKSE ZAMAN İTİBARİYLE HİÇBİR SINIRLANDIRMAYA TABİ TUTULMAMIŞTIR.


Türk Borçlar Kanunu’nun 502. Maddesinde vekaletten azlin ve vekillikten istifanın her zaman caiz olduğu belirtilmiş, azil iradesinin bildirimi, gerek azil sebepleri ve gerekse zaman itibariyle hiçbir sınırlandırmaya tabi tutulmamıştır.” (T.C. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 16.09.2014 Tarih, 2013/26540 Esas ve 2014/27109 Karar sayılı kararı) Vekil edenin, avukata azlin nedenini bildirmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu durum Anayasa’da düzenlenip güvence altına alınmış olan savunma hakkının kısıtlanmamasının bir gereğidir. Azlin nedeninin bildirilmesi zorunluluğunun bulunmaması, vekalet sözleşmesinin hukuksal niteliği, vekalet ilişkisinin kurulmasının ön koşulunu oluşturan ‘karşılıklı güven’ unsuru, (avukatın azli şekil şartı) bu unsurla yakın bir ilgisi bulunan, kanunda açıkça düzenlenmemekle birlikte öğretide ve yargısal uygulamalarda vekilin borçlarından biri olarak kabul edilen, vekalet ilişkisinin sona ermesinden sonra da varlığını devam ettirilecek olan ‘sır saklama yükümlülüğüne de uygun olacaktır.

HAKLI AZİL NEDENLERİ NELERDİR?

Avukat ile müvekkil ilişkisi karşılıklı olarak saygı, güven, iş birliği ve sadakat kurallarına dikkat edilmelidir. Avukat, görevini ifa ederken sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunma zorunluluğundadır.

  • Avukatın görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş olması,
  • Sadakatle avukatlık görevini ifa etmemiş olması,
  • Kusurlu davranışı nedeni ile müvekkili ile aralarındaki güven ilişkisinin sarsılmasına neden olması,
  • Müvekkilini bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi,
  • Menfaat çatışmasına neden olunması vb. durumlar vekillik görevine aykırı olup, haklı azil nedenlerine örnektir.

“AZİL HAKLI BİR NEDENE DAYANIYOR İSE VEKALET ÜCRETİ ÖDENMEZ.”

Avukatlık Kanunu’nun 174. Maddesi “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmünü haizdir. Bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkilin avukata vekalet ücreti ödeme yükümlülüğü ortadan kalkmaktadır.
Avukatın haksız azledilmesi halinde, hangi aşamada olunursa olunsun vekil üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep edebilme hakkına sahip iken haklı azil halinde azil tarihi itibari ile yalnızca kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilecektir. Avukatlık Kanunu’nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir…” (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 15.03.2018 Tarih, 2016/19132 Esas ve 2018/3123 Karar Sayılı Kararı)

İşte bu Yargıtay kararında olduğu gibi bu husus çok sayıda Yargıtay Kararında kabul görmüş, kökleşmiş bir içtihat haline gelmiştir.