1.GİRİŞ
İçişleri Bakanlığı tarafından, 21 Nisan 2020 tarihinde, 81 İl Valiliği ile Emniyet birimlerine Kovid-19 salgını ile mücadele kapsamında “Sokağa Çıkma Kısıtlaması Genelgesi” gönderilmiştir. Genelge ile büyükşehir statüsünde yer alan 30 İl ile Zonguldak il sınırlarında 22 Nisan 2020 tarihi saat:24.00 ile 26 Nisan 2020 tarihi saat:24.00 arasında belirtilen istisnalar dışında vatandaşların sokağa çıkmaları kısıtlanmıştır.[1]
(İlk ikisi hafta sonları olmak üzere) Üç haftadır devam eden “Genelge ile Sokağa Çıkma Yasağının” amacının Koronavirüs salgınının önüne geçmek olduğu aşikar ise de bu yasağı getiren idari işlemlerin de anayasa ile yasalara uygun olmak zorunluluğu izahtan varestedir. Zira bu sokağa çıkma yasakları; Anayasa’nın “Kişi Hürriyeti ve Güvenliği” başlıklı 17’nci maddesini, “Haberleşme Hürriyeti” başlıklı 22’nci maddesini, “Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti” başlıklı 23’üncü maddesini ve daha birçok temel hak ve hürriyeti yakından ilgilendirmektedir.
2.SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI: SINIRLANDIRMA MI DURDURMA MI?
Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına dair 13’üncü maddeye göre temel hak ve hürriyetler; özlerine dokunulmaksızın, yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak, ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulmasına dair 15’inci maddeye göre de; savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir.
Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması veya durdurulması ile ilgili yukarıda yer verilen iki Anayasa hükmüne bakıldığında; 15’inci maddede yer alan düzenlemenin olağandışı dönemlerde (savaş, seferberlik, olağanüstü hallerde) uygulama bulabileceği, şu an itibariyle bu madde uygulamasının ülkemiz için söz konusu olmadığı ilk bakışta anlaşılmaktadır. Yine aynı maddenin ikinci fıkrasında her halükarda dokunulamayacak olan çekirdek haklara yer verilmiştir. O halde olağan dönemde temel hak ve hürriyet kısıtlanmasında, dolayısıyla sokağa çıkma yasağı getirilmesinde Anayasanın 13’üncü maddesi çerçevesinde bir yol izlenmesi gerektiği aşikardır.[2]
Sokağa çıkma yasağı getirilmesi yoluyla Kişi Hürriyeti ve Güvenliği başta olmak üzere birçok temel hak ve hürriyete sınırlama getirilebilmesi için şu şartlar gerekli ve zorunludur:
- Sınırlama kanunla olmalıdır.
- Sınırlama Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olmalıdır.
- Sınırlama Anayasanın ilgili maddesinde belirtilen özel sebeplere dayanmalıdır.
- Sınırlama temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunmamalıdır.
- Sınırlama demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmamalıdır.
- Sınırlama laik Cumhuriyetin gereklerine aykırı olmamalıdır.
- Sınırlama ölçülülük ilkesinin gereklerine aykırı olmamalıdır.[3]
3.SOKAĞA ÇIKMA YASAĞININ “KANUN”LA GETİRİLMEMİŞ OLMASI
Koronavirüsle mücadelenin yaşandığı şu dönemde, ülkemizde ilan edilmiş bir seferberlik veya olağanüstü hal olmadığına göre, Anayasanın temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin 13’üncü maddesinin uygulanacağını yukarıda açıklamıştık. Şimdi de sokağa çıkma yasaklarının getiriliş usulünü incelemek durumundayız:
İçişleri Bakanlığı tarafından, 21 Nisan 2020 tarihinde, 81 İl Valiliği ile Emniyet birimlerine Kovid-19 salgını ile mücadele kapsamında gönderilen “Sokağa Çıkma Kısıtlaması Genelgesi”nin ilk sayfasında; “İl İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesi ile Umumi Hıfzıssıha Kanunu’nun 27 ve 72 maddeleri” uyarınca İl valileri tarafından sokağa çıkma yasağı başta olmak üzere ek tedbirlerin alınacağı belirtilmiştir. Bu halde İl İdaresi Kanunu madde 11/C ile Umumi Hıfzıssıha Kanunu madde 27 ve 72 incelenmelidir:
a.İl İdaresi Kanunu madde 11/C’ye göre; İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır. Mezkur madde uyarınca valilere bazı konularda karar ve tedbir alma hususunda yetkiler verilmiş ise bu yetkinin sokağa çıkma yasağını kapsadığını ifade etmek mümkün değildir. Öncelikle böyle bir yorum, yine 13’üncü maddede düzenleme altına alınan “Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun” sınırlama ilkesine aykırı olacaktır. Zira Anayasamızda temel hak ve hürriyetlerin esas, bunların sınırlandırılması veya kullanımının durdurulmasının istisna olduğu aşikardır.
Yine bu maddeye dayanılarak sokağa çıkma yasağı getirilmesinin Anayasanın 2’nci maddesinde düzenleme altına alınan “Hukuk devletinin belirlilik ilkesine” aykırılığı da gözden kaçırılmamalıdır.[4] Bir kanunda bulunması kesinlik ve özellikle açıklık ögelerini içermemektedir. Oysa açıklık, hukuk normunun kural içeriğinin muhataplar ve uygulayıcılar için anlaşılır ve net olmasını gerektirir. Kesinlik ise kamu eylemlerinin öngörülebilir ve ölçülebilir olmasını, bu bakımdan gerçekleştirilecek eylemlerin buna göre düzenlenmesini gerektirir.[5] Zira valiye gereken karar ve tedbirleri alma yetkisinin sınırsız bir yetki tanıdığı, bu yolla her türlü temel hak ve özgürlüğün de kısıtlanabileceği şeklindeki değerlendirme mümkün değildir. Böyle bir kabul ciddi keyfiliklere de sebebiyet verebilecektir. Bu kabul, Anayasanın 13’üncü maddesinde yer almayan ancak 15’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen ve olağanüstü durumlarda dahi dokunulamaz kılınan çekirdek haklara müdahale düşüncesine dahi kapı açabilecektir. Böyle bir keyfilik ancak hukuki belirlilik ile aşılabilecek, getirilmesi mümkün olan kısıtlamaların teker teker sayılarak açıkça belirtilmesi yoluyla sağlanabilecektir. Nitekim bunun mevzuatımızda örnekleri de mevcuttur:
25 Ekim 1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11/a maddesine göre; genel güvenlik, asayiş ve kamu güvenliğini sağlamak, şiddet olaylarının yaygınlaşmasını önlemek amacıyla “Sokağa çıkmayı kısıtlamak veya yasaklamak” ek tedbir olarak açıkça ifade edilmiştir. Yine 13 Mayıs 1971 tarihli ve 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nun 3(l) maddesinde; genel güvenlik, asayiş ve kamu düzeninin sağlanması amacıyla sokağa çıkmanın kısıtlanması ve yasaklanması ek tedbir olarak açıkça yer almaktadır.[6] Görüleceği üzere Kanun maddelerinde sokağa çıkmanın kısıtlanabileceği veya yasaklanabileceği tereddüde mahal bırakmadan ifade edilmiştir. Yine sokağa çıkma yasağı dışında yer alan diğer tedbirler de ilgili maddelerde detaylı olarak sayılmıştır.
Kanunla sınırlama temel hak ve hürriyetlerin sadece kanunla sınırlanabileceğini ifade etmekle tüzük, yönetmelik, genelge gibi diğer düzenleyici işlemlerle böyle bir sınırlama getirilemeyeceğini emretmektedir.[7] Elbette ki kanunla sınırlama, diğer düzenleyici işlemlerle hiçbir düzenleme yapılamayacağı anlamına gelmez. Yürütme organı düzenleyici işlemlerle sınırlama yapamasa da, yapılmış bir sınırlamanın ayrıntılarını düzenleyebilir.[8] Yani Kanunda açıkça yer alan sokağa çıkmanın kısıtlanması veya yasaklanması yetkisine dayanılarak sokağa çıkma kısıtlaması veya yasaklaması ilan edilip amaca uygun olarak nerelerde ve hangi zaman dilimlerinde geçerli olacağı, kimlerin ve hangi durumların istisna tutulacağı diğer düzenleyici işlemlerle tespit edilebilecektir.
b.Umumi Hıfzıssıha Kanunu’nun 27 ve 72 maddelerine göre; umumi hıfzıssıha meclisleri mahallin sıhhi ahvalini daimi nazara alarak şehir, kasaba ve köyler sıhhi vaziyetinin ıslahına ve mevcut mahzurların izalesine yarayan tedbirleri alırlar. Yine hastalar ile hasta olabileceği şüphesi bulunanlar evlerin tecrit uygulanabileceği, seyahat edenlere muayene yapılabileceği gibi tedbirler 72’nci madde dahilinde açıkça yer almaktadır.
27’inci madde düzenlemesine karşın, a bendinde “sınırlamanın kanunla olması” ilkesi kapsamında getirdiğimiz gerekçeler aynen burada da geçerli olup tekrara girmiyoruz. Dikkat çekmek istediğimiz madde 72’dir. Burada alınacak olan tedbirler birer birer sayılmıştır. Yani temel hak ve özgürlüklere sınırlama getiren bu kanunda açıklık ve kesinlik ögelerine dikkat edilerek hangi hallerde hangi kısıtlamalar ve yasakların geleceği açıkça ifade edilmiştir. Ancak mezkur tedbirler arasında umumi bir sokağa çıkma yasağına veya hasta olsun veya olmasın tüm vatandaşlar yönünden getirilebilecek bir sokağa çıkma yasağı tedbirine yer verilmemiştir. Daha çok hasta olan veya hasta şüphelisi olanlar hakkında uygulanacak tedbirlere yer verilmiştir.
Dolayısıyla kanunla sınırlama ilkesine ve hukuki belirlilik ilkelerine uygun olmayacak şekilde, yukarıda yer verilen Kanun maddelerine dayanılarak sokağa çıkma kısıtlaması ve yasağı getirilmesinin Anayasaya uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.
c.Genelge ile yukarıda yer alan Kanun maddelerine atıf yapılarak getirilen sokağa çıkma yasağı veya kısıtlamasının Anayasaya uygun olmadığı aşikardır. Ayrıca bu durum sokağa çıkma yasağına bağlı olarak veya bu yasağa dayanılarak yapılan diğer idari işlemleri de sakatlayabilecektir. Örneğin ilan sokağa çıkma yasağı kapsamında binlerce vatandaşa binlerce liralık idari para cezaları kesilmiştir. Ancak idari para cezaları açısından[9] da kanunilik ilkesi gereği suç teşkil eden eylemin açıkça kanunda yer alması gerektiği gözetilerek bu idari para cezaları da iptal edilmelidir.
4.ANAYASANIN İLGİLİ MADDELERİNDE BELİRTİLEN ÖZEL SEBEPLERE DAYANMAMASI
Anayasanın 13’üncü maddesine göre temel hak ve hürriyetlerin “yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak” sınırlanabileceği ifade edilmiştir. Buna göre sokağa çıkma yasağının gelmesiyle sınırlandığında şüphe bulunmayan; Anayasanın 19’uncu maddesinde düzenleme ve güvence altına alınan Kişi Hürriyeti ile Anayasanın 23’üncü maddesinde düzenleme ve güvence altına alınan Seyahat Hürriyeti bakımından ilgili maddelerde belirtilen sebeplerin gerçekleşip gerçekleşmediği de irdelenmek zorundadır. Ancak burada şu hususu ifade etmek isteriz ki “Çoğun içinde az da vardır” bir genel prensip olup “Eğer daha fazlasına izin varsa daha azına evleviyetle izin vardır” düşüncesi ile; eğer 19’uncu maddede kişi hürriyeti için dahi sınırlama teşkil edebilecek bir özel sınırlandırma sebebi mevcut ise artık daha az bir özgürlüğü ifade eden seyahat hürriyeti bakımından da o sebebin sınırlandırıcı niteliği kabul edilmek zorundadır. Mezkur nedenle de 19’uncu maddede belirtilen özel sınırlandırma sebepleri öncelikle incelenecektir:
Kişi hürriyetinin sınırlandırılmasında 19’uncu maddede yer verilen sebepler: Mahkemelerce verilen hürriyeti kısıtlayıcı ceza ve güvenlik tedbirlerinin icrası; yine mahkeme kararı veya kanundaki yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetimde ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanmasıdır.
19’uncu madde yer verilen yukarıdaki sebeplerden ilk bakışta ancak italik olarak verilen kısım, sokağa çıkma yasağının kişi hürriyetini sınırlandırmasında dayanılabilecek bir sebep olarak değerlendirilebilir. Ancak bu kısımda hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi veya eğitimi şeklinde belirtilmiştir. Biran için Kovid 19 virüsü taşıyanların tam olarak tespit edilememesi nedeniyle bu kısmın uygulama bulabileceği düşünülse bile bu amacı aşan bir genişletici yorum olacaktır. Zira sokağa çıkma yasağı buradaki sebepte ifade edildiğinin aksine çok kapsamlı bir sınırlandırmadır.
İstisnalar dar kaideler ise geniş yorumlanır. Kaide yani asıl olan hürriyetlerdir, bunların sınırlandırılması ise istisnadır. İstisna kaidenin kapsamını daralttığı için kaidenin değiştirilmesi anlamına gelir. Kaideyi değiştirme yetkisi ise sadece ve sadece kaideyi koyan makama aittir. Bu nedenle de bir istisnanın yorumlanmasına ihtiyaç duyulduğu takdirde istisna geniş yorumlanarak kapsamı genişletilemez. Tersine söz konusu istisna dar yoruma tabi tutulmalıdır. Tüm bu anlatılanların özeti şudur: Bir hususun istisna kapsamına girip girmediği konusunda tereddüt oluşursa o hususun o istisnanın kapsamına girmediği, dolayısıyla da kaideye tabi olduğu sonucuna ulaşılır.[10] Kişi hürriyeti bakımından istisnaların düzenlendiği 19’uncu madde açısından da sınırlandırma sebeplerinin dar yorumlanması gerektiği, asıl olanın ise hürriyetin kendisi olduğu değerlendirildiğinde salgın hastalık nedeniyle bu hürriyetin sınırlandırılmasının maddede karşılığı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Seyahat Hürriyetinin düzenleme altına alındığı 23’üncü maddeye bakıldığında seyahat hürriyetinin suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amaçları ile sınırlanabileceğinin ifade edildiği görülmektedir. Bu halde seyahat hürriyetinin sınırlanması bakımından da yeterli sebeplerin var olmadığı izahtan varestedir.
5.NETİCE OLARAK
Çağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlükleri büyük ölçüde kısıtlayan ve kullanılamaz hâle getiren sınırlamalar hakkın özüne dokunur. Temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil, koşulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları gibi güvenceler demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin gerekleri için zorunlu olduğu ölçüde[11] ve ancak kanunla sınırlandırılabilirler.[12]
Diğer yandan temel hak ve hürriyetlerin kanunla sınırlanması ilkesi, temel hak ve hürriyetler alanında yürütme organının düzenleyici işlem yapamayacağı anlamına gelmez. Yürütme organı bir kanuna dayanmak şartıyla temel hak ve hürriyetler alanında da düzenleme yapabilir. Ancak, yürütme organı kanuna dayanmaksızın yeni bir sınırlama getiremez. Yürütme organı, kanunun öngördüğü sınırlamaların ayrıntılarına ve teknik noktalarına ilişkin düzenlemeler yapabilir. İdarenin düzenleyici işlemi ile kanunla öngörülmüş sınırlama somutlaştırılabilir. Ancak, düzenleyici işlemlerle kanunun öngörmediği bir sınırlamanın konulması mümkün değildir.[13]
“İl İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesi ile Umumi Hıfzıssıha Kanunu’nun 27 ve 72 maddeleri” uyarınca İl valileri tarafından sokağa çıkma yasağı başta olmak üzere ek tedbirlerin alınacağı İçişleri Bakanlığı Genelgesi’nde yer alsa da, bu sokağa çıkma yasağı veya kısıtlamasının Anayasaya uygunluğundan bahsedilemez. Zira başta kişi hürriyeti ve diğer birçok temel hak ve hürriyet bakımından sınırlamalar getiren uygulamaların Anayasanın 13’üncü maddesine uyma zorunluluğu vardır. Yukarıda detayları ile ifade ettiğimiz üzere mezkur sokağa çıkma yasağı işlemlerinin Kanunla yapılmamış olması, dayanılan Kanunlarda da bu yasak ve kısıtlamaların açıkça ve kesin olarak ifade edilmemesi Anayasanın “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlandırılması” rejimine uygun düşmemektedir.
Ayrıca 13’üncü maddede belirtildiği üzere temel hak ve hürriyetlere getirilecek sınırlamalar ayrıca Anayasanın ilgili maddesinde belirtilen özel sebeplere dayanmalıdır. Ancak sokağa çıkma yasağı birçok temel hak ve hürriyeti sınırlamasına rağmen Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen özel sebeplere de dayanıldığı söylenemeyecektir. Olağan dönemde madde 13 kapsamında getirilecek sınırlamalar bakımından bu husus da göz önünde tutulmalıdır. Olağan dönemde (Anayasa madde 15’te yer alan olağanüstü durumlar söz konusu olmaksızın) “Sokağa Çıkma Yasağı veya Kısıtlaması” uygulamasının Anayasaya uygunluğunu sağlayabilmek adına öncelikle İl İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesi veya Umumi Hıfzıssıha Kanunu’nun 27 ve 72 maddelerine açık ve net olarak sokağa çıkma yasağı veya kısıtlamasının tedbir olarak uygulanabileceği, yine bu yasak veya kısıtlamanın hangi koşullarda uygulama bulacağı hususları eklenmelidir. Ayrıca sokağa çıkma yasağının doğrudan veya dolaylı olarak sınırlama getirdiği temel hak ve hürriyetlerin düzenleme altına alındığı Anayasanın maddelerinde özel olarak salgın hastalık ve bu hastalığın önüne geçilmesi veya kamu sağlığı özel sebeplerinin eklenmesi gerekmektedir. Böylelikle Kanunla getirilen ve 13’üncü maddede yer alan diğer koşullara riayet eden bir sokağa çıkma yasağı veya kısıtlaması getirilebilecek, yine Kanun dışında kalan yönetmelik, genelge gibi düzenleyici işlemlerle de bu yasak veya kısıtlamanın detaylarına yer verilebilecektir.
[1] Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı’nın “30 Büyükşehir ve Zonguldak İlinde 23-24-25-26 Nisan Tarihlerinde Uygulanacak Sokağa Çıkma Kısıtlaması” başlıklı Duyurusu, https://www.icisleri.gov.tr/30-buyuksehir-ve-zonguldak-ilinde-23-24-25-26-nisan-tarihlerinde-uygulanacak-sokaga-cikma-kisitlamasi
[2] Tolga ŞİRİN, “Ein Ausgangssperre ohne Ausnahmezustand?” (Gündeme İlişkin Değerlendirme: Olağan Dönemlerde Sokağa Çıkma Yasağı İlan Edilebilir mi?), Anayasa Hukuku Dergisi, Yıl:2015, Cilt:4, Sayı:7, ss.264-265.
[3] Kemal GÖZLER, “Anayasa Değişikliğinin Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlandırılması Bakımından Getirdikleri ve Götürdükleri: Anayasanın 13’üncü Maddesinin Yeni Şekli Hakkında Bir İnceleme”, Ankara Barosu Dergisi, Yıl:59, Sayı:2001/4, s.54.
[4] Kerem KÜÇÜKKARA, Sokağa Çıkma Yasağının Anayasaya Uygunluğu ve Bu Kapsamda Verilen İdari Para Cezalarının İptali Hakkında Değerlendirme”, Yayımlanma: 18 Nisan 2020, https://www.hukukihaber.net/makale/sokaga-cikma-yasaginin-anayasaya-uygunlugu-ve-bu-kapsaminda-verilen-h436148.html
[5] Tolga ŞİRİN, a.e.g., s.266.
[6] Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu (Venedik Komisyonu), Sokağa Çıkma Yasaklarının Yasal Çerçevesi Hakkında 842/2016 sayılı Görüş Raporu, Venedik 10-11 Haziran 2016, https://hakikatadalethafiza.org/wp-content/uploads/2016/07/2016.06.11_VenedikKomisyonu_tur.pdf
[7] Örneğin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile bu Sözleşme’ye ek birinci Protokol’de tanınmış bulunan haklardan ve özgürlüklerden başka haklar ve özgürlükler tanıyan 4 Numaralı Protokol’ün 2’nci maddesinde “Serbest Dolaşım Özgürlüğü” düzenlenmekte ve madde metninde de bu hakların “demokratik bir toplumda zorunlu” olması ile Kanunla öngörülmüş olması şartlarıyla sınırlanabileceği açıkça ifade edilmektedir. https://www.danistay.gov.tr/upload/avrupainsanhaklarisozlesmesi.pdf
[8] Fatih KIRIŞIK; Muhammet DURDU, Vali ve Kaymakamların Sokağa Çıkma Yasağı ve Güvenlik Bölgesi İlan Etmesi (Curfew and Security Zone Declares The Governer and District Governer), Dergipark / Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl:2016, Sayı:47, s.169.
[9] Burcu ERDİNÇ, “İdari Yaptırımların Kavramsal Çerçevesi ve Cezai Yaptırımlarla Karşılaştırılması”, Ankara Barosu Dergisi, Sayı:2012/2, s.252.
[10] Kemal GÖZLER, Yorum İlkeleri, Anayasa Hukukunda Yorum ve Norm Somutlaştırması, s.59.
[11] Bosna Hersek Anayasa Mahkemesi Büyük Dairesi’nin 22 Nisan 2020 tarihli oturumda AP-1217/20 numaralı dava bakımından verdiği karar, sınırlandırmanın demokratik toplum düzeninin gerekleri için zorunlu olmadığı yönündedir. Lejle Dragnic ve A.B.nin temyiz nedenleri kapsamında verilen kararda; 65 yaş üstü vatandaşlar ile 18 yaş altı vatandaşlar açısından getirilen sınırlamaların “Bir sonraki duyuruya kadar…” şeklinde getirilmiş olmasının hukuk düzeni açısından ve yine temel hak ve özgürlükler açısından belirsizliğe neden olduğu, kamu otoriteleri tarafından getirilen sınırlamaların düzenli olarak değerlendirilip devam ettirilmediği, bu itibarla sınırlama getirilen vatandaş grubu ile diğer vatandaşlar arasında adil dengenin ihlal edildiği, tüm bu hususların da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4 Numaralı Protokolünün 2’nci maddesinde düzenleme altına alınan “Serbest Dolaşım Özgürlüğü” yönünden demokratik bir toplumda zorunlu olmadığı ve yine tedbirlerin orantılı olmadığı sonucuna ulaşılacak mezkur sınırlandırmalar iptal edilmiştir. Bosna Hersek Anayasa Mahkemesi kararları da aynı bizdeki gibi başlayıcı ve kesin nitelikteki kararlardır. http://www.ustavnisud.ba/dokumenti/AP-1217-20-1234093.pdf
[12] Anayasa Mahkemesi’nin 22.11.2013 tarih ve 28829 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6.6.2013 tarihli 2013/35 Esas 2013/75 Karar sayılı kararı. http://kararlaryeni.anayasa.gov.tr/Karar/Content/48ec8993-072c-4188-8181-d7ab164bba29?excludeGerekce=False&wordsOnly=False
[13] Kemal GÖZLER, Türk Anayasa Hukuku, Bursa Ekin Kitabevi Yayınları, Yıl:2000, s.225.